
DİN VE DİN ANLAYIŞI
Din, Yüce Allah tarafından gönderilen ilahî ilkeler bütünüdür. Dini insanlara açıklayıp öğreten
de peygamberlerdir. Allah (c.c.) tarafından gönderilen son din İslamiyet, bu dinin peygamberi
Hz. Muhammed (s.a.v.), kutsal kitabı ise Allah kelamı Kur’an-ı Kerim’dir. Dolayısıyla İslam
dininin inanç ve ibadet ilkeleri, neleri emredip neleri yasakladığı Kur’an-ı Kerim’de açıkça ortaya
konulmuştur. Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) vefat etmeden önce gelen son ayetlerle de
din tamamlanmıştır. Bu konuyla ilgili olarak Mâide suresinde, “... Bugün size dininizi ikmal
ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim...” buyrulmuştur.
Yüce Allah (c.c.) Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığıyla son din olarak İslam’ı göndermiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.) sağlığında Müslümanları inanç ve ibadet konularında aydınlatıyor,
onların dinî konulara ilişkin sorunlarını çözümlüyordu. Onun vefatından sonra İslam dini
Arabistan’ın dışında hızla yayılmaya başladı. Farklı kültürlerden insanlar İslam dinini benimsedi.
Böylece Müslümanlar değişik kültür, örf, âdet, gelenek ve göreneklere mensup insanlarla
tanıştılar. Bu durum pek çok dinî meselenin ortaya çıkmasına neden oldu. Müslüman ilim
adamları bu meselelere ilişkin çözümler aradılar. Dinimizin temel kaynakları olan Kur’an ve sünneti esas alarak çeşitli yorumlar getirdiler. Bunlar dinin kendisi değil, dine ilişkin anlayışlardır.
Çünkü din vahye, din anlayışı ise insanların kendi düşüncelerine, yorumlarına, dine bakış
açılarına dayanır. Nitekim bu gerçeğin farkında olan İslam âlimleri, yazdıkları ve söyledikleri
şeylerin hemen ardından, “Allah en doğrusunu bilendir.” sözünü eksik etmemişlerdir. Bu sözleriyle
ortaya koydukları bilgilerin, düşünce ve yorumların, dinin aslına değil, kendilerine ait
olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Müslümanlar, Peygamberimizin vefatından sonra dini anlamaya, yorumlamaya yönelik
birçok çalışma yapmışlardır. Bunlar, İslam âlimlerinin kendi bilgi birikimlerine, din anlayışlarına
göre yaptıkları yorumlardır. O nedenle bu yorumlar dinin kendisi olarak değil, dinin anlaşılma
biçimleri olarak görülmelidir. Eğer din anlayışı, dinin kendisinin yerine geçerse insana ait olan
yorumlar, kutsal ve değişmez birer öge hâline gelir. Bu da sınırlarını sadece Yüce Allah’ın belirlediği
dine aykırıdır.
Her Müslüman, dinimizin temel kaynağı olan Kur’an’ı okuyup anlama imkânına sahiptir.
Fakat okuduklarından hemen bir hüküm çıkarıp onu diğer insanlara dayatmak yanlıştır. Kişinin
Kur’an’dan anladıkları, çıkardığı sonuçlar kişinin din anlayışını yansıtır. Bu nedenle din ile din
anlayışını birbirinden ayrı tutmalıyız. İnsanların dine ilişkin düşüncelerini, yazdıkları eserleri
dinin kendisi gibi algılamamalıyız. İnsanlara ait söz, düşünce ve değerlendirmeleri dinin kutsal
değerleriyle karıştırmamak için de yüce kitabımız Kur’an’ı iyi tanımalıyız.


